6 Kasım 2009 Cuma
Free-fall = Serbest Dusus (2)
Hesapsizca dusunmeye daldigim her an bu cozulmeyi bekleyen sirlara gark oluveriyorum...
Iste bu hesapsizca dalislarin arasinda son gunlerde "erdem" kavrami uzerine egilmeye basladigimi farkediyorum.
Nedir tam olarak "erdem" ? Nasil elde edilir? Dogustan DNA'larimiza mi islenir, yoksa sosyal hayatta mi edinilir, ogrenilir?
Kime "erdemli" deriz? Insan ne yaparsa veya ne yapmazsa "erdemli" olur?
TDK, erdem kelimesini tanimlarken felsefi olarak insanin ruhsal olgunlugu tanimlamasini kullaniyor. Yani bireyin erdemli kabul edilebilmesi icin ruhsal olarak olgun olmasi gerekliligi araniyor. Bu noktada, birey nasil ruhsal olarak olgun kabul edilir? sorusu akla geliyor.
Her hangi bir disiplinde olgun (yetismis, tecrubeli) olabilmek icin bireyin mutlaka o disiplinin gerektirdigi yetkinliklere ne olcude sahip oldugunun farkinda olmasi sartini aramak yanlis olmaz. Heleki ruhsal olgunluktan bahsediyorsak bireyin kendini bilmesi, farkinda olmasi sarti mutlaka aranmalidir.
Peki kendini bilen, farkinda olan birey digerlerinden nasil ayirt edilir?
Kendini bilen birey, nelere sahip oldugunu bildigi kadar, nelere sahip olmadigini da ayni olcude bilendir. Bu durumda bireyin sahip olmadiklarina karsi hep bir eksiklik hissedecek, bu eksiklik de bireyde utanma duygusu yaratacaktir diyebilir miyiz? (eksilik'ten kastedilen maddi degerler degildir elbette)
Erdemli = ari + demli
Eksik oldugu degerlere karsi hissedilen ar (utanma) duygusunu demleyebilen, olgunlasarak icten ice kendisine kabul ettiribilen birey artik "erdemli" olabilecektir.
Kavramlarin mefhum-u muhalifine* bakarsak bizi daha net sonuca goturecektir. Ar duygusuna sahip herkes erdemlidir diyemeyebiliz ancak ar duygusuna sahip olmayan birinin erdemli olamayacagini soylemek sanirim hicte yanlis olmayacaktir.
Kilit nokta, ar duygusunu, kendini bilme asamasina olusarak, ruhu olgunlastirarak, demleyerek ozumsemekte yatmaktadir. Boylece birey erdemlidir diyebiliriz.
Erdem kavramini benzer bir yaklasim ile degerlendirmeye devam edersek:
Erdem = ermek + demlenmek
Kendini bilme zirvesine , demlene demlene ulasan (eren) birey artik erdemli olmustur da denebilir.
Mantik silsilesini takip ettigimizde de ayni sona ulasiyoruz. Kendini bilme, noksanlarinin farkinda olma, dusturunu edinen birey artik hem erdem kavraminin anlamini cozmus hem de erdemli birey olabilmistir.
Beynin bilinmezligini cozme yolculugundaki bireyin, asama asama kendini bilme yolculugunda da ilerlemesi, yol uzerindeki erdemleri birer birer edinip ruhsal olgunluga ulasmasi asil hedef olmalidir...
* önermenin denginin kavramların olumsuzlanmasıyla söylenmesi
25 Ekim 2009 Pazar
Wiki Oran (Wikiratio)

15 Ekim 2009 Perşembe
Free-fall = Serbest Dusus (1)

Standart psikolog prototipinden epey farkli Gunduz Vassaf. Yanilmiyorsam 9 yada 10 kitabi var ama ben sadece 2 tanesini okuyabildim. Bolca psikolojik cozumlemelerin oldugu deneme turundeki kitaplardi okuduklarim. Okudugum benzer icerikteki kitaplardan ziyadesiyle farkli bir yaklasimi var Gunduz hocanin (zamaninda Bogazici Universitesi'nde de hocalik yapmis, suanda Radikal gazetesinde yaziyor)... Cozumlemelerini yaparken bu dogrudur/su yanlistir tadinda yonlendirici bir tarz yerine sadece kendi bakis acisini daha baska bir degisle kendi tecrube suzgecinden gecirdigi gozlemlerini okuyucuya aktaran bir yontem izlemekte. Su benzetmeyi yapmak sanirim pek yanlis olmaz: Beynimizi, icinde su/kum karisimi dolu bir bardak olarak dusunursek, Gunduz Vassaf'in yaptigi bu karisimi kum asagida su yukarida konumundan bulanik hale getirmek... yani dimagimizi calistirmak...yani dusunme egzersizi yapmamizi saglamak... Ozellikle "Cehenneme Ovgu" kitabini siddetle tavsiye ederim...
11 Eylül 2009 Cuma
Valiziniz hazir mi?

Surekli yasadigimiz yeri gecici olarak degistirdigimiz durumlarda imdadimiza kosar valizler. Hep derttir hazirlamasi. Ozellikle seyahate cikmadan bir gece onceye birakilir toparlama isleri... Zira cogu kimse pek de haz etmez valiz hazirlamaktan... Once kafanizda ya da kagitta liste hazirlamaniz gerekir, nelere ihtiyaciniz olabilir, neler olmazsa olmaz? Listeyi hazirlamadan once nereye, ne amacla gittiginizi, ne kadar kalacagimizi vs. de cok iyi biliyor olmamiz gerekiyor. Once olmazsa olmazlari yerlestiririm ben : ilaclar, kimlik vs, telefon, sarj aleti gibi... Sonra yine oncelik sirasina gore diger esyalar... Ama mutlaka bir planlama gerekiyor, yazili olmasa bile kafada bazi seyleri siraya koymak sart... Aksi halde olasi eksiklikler gidilen yerde epey zora sokabilir bizi. Eger valiz hazirlamaya gereken onem verilmezse hem gidilecek yerde, hem yolda tatsiz suprizlerle karsilasma ihtimalimiz artar.
Bireysel kariyer de her gun ilerlemekte oldugumuz uzun bir yolculuktan, gidilecek destinasyona varmak
icin cikilan bir seyahatten baska birsey degildir. Varmayi planladigimiz destinasyon ne olursa olsun, hem yolda hem de varilacak yerde cok cok iyi organize edilmis, her turlu ayrintisi titizlikle planlanmis valizler yoksa yanimizda isimiz zor demektir. Zira kimse kariyer hayatimizda bir mevkiye geldigimiz zaman "buyrun bu koltukta oturdugumuz surece ihtiyaciniz olacak yetkinlikler, tecrube, vizyon, enerji bu valizin icinde" demeyecek.
Kariyer bir seyahat ise, aldigimiz her sorumluluk/titr bir destinasyon ise, valizimizi oyle planli hazirliyor olmaliyiz ki hem mevcut ihtiyaclarimizi giderebilelim, hem de daha sonraki destinasyonlar icin ihtiyacimiz olacak "olasi" eksikleri once tespit edebilelim, sonrasinda bu eksikler icin valizimizde uygun yerler bulabilelim...
Oyle bir valiz dusununku sizle beraber ilerleyen ve her destinasyonda yaninizda olan... Bir sonraki destinasyonun planlarini yaparken bulundugunuz destinasyonda zorunlu alisverisleri yapip valizinize ozenle yerlestirmeniz gerekiyor... Boylece her bir destinasyonda edinilen tecrubelerle surekli dolan ve sonraki duraklar icin daha da donanimli hale gelen, yanimizdan ayirmadigimiz bir valiz hazirlanmis oluyoruz.
Gittigimiz hangi seyahet, yaptigimiz hangi yolculuk kariyer yolculugundan daha degerli? 1-2 parca esyayi unutmamak icin valizlerimize gosterdigimiz ozveriyi kariyer yolculugumuzdaki valizlerimize de gostermemiz gerekmez mi? Aksi halde ya baskalarinin valizlerini kullanmak zorunda kaliriz, ya da icinde hicbirsey olmayan valizi oradan oraya sureklemekten oteye birsey yapmamis oluruz...
13 Ağustos 2009 Perşembe
Mohamdas K. Gandhi

Uzunca bir suredir ilk verildigi yil olan 1927'den bugune Best Picture (en iyi film) Oscar'i almis filmlerin arsivini tamalamak icin ugrasiyorum... Epey yol kattim sayilir... %90'ini istedigim goruntu kalitesinde bulmayi basardim
10 Ağustos 2009 Pazartesi
Self-mirroring = Kendine ayna tutabilmek
Kisinin kendisini sadece fiziksel olarak degil bir butun olarak gorebilmesi icin mecazi olarak kendisine ayna tutmasi gerekir... Bu noktada parlatilmis metal yuzeyler veya sirlanmis cam degil cok daha "teknolojik" bir o kadar da ilkel ama etkili bir aynaya ihtiyaci var. "Self-mirroring" (kendi ozune ayna tutmasi)
Gercekten ne oldugumuzu anlamamiz kisisel olarak basariyi yakalayabilmek (ve makbul insan olabilmek) icin olmaz olmaz diyebiliriz. Aksi halde salt "sanma" veya sadece baskalarinin degerlendirmeleri buhranina kapilmis olabiliriz.
Self-mirroring (kendimize ayna tutmak), kisisel farkindaligilimizi (self-awareness) yukseltebilmemiz icin on sartlardan biridir.
Pekcogumuz gunluk yasantimiz icinde aynaya bakarak fiziksel goruntumuzu "modifiye etmeye" epey zaman harcariz. Yasadigimiz cagda fiziksel goruntumuzu "olmasi beklenen" standartlara uydurabilmek icin ugrasmamiz gerekliligi tartisilmaz. Ancak fiziksel kendimiz disindaki metafizik kendimiz ile de mutlaka yuzlesebilmemiz gerekiyor.
Basit bir ilke olarak:
- fiziksel anlamda aynalari kullanmamizin 1/5'i kadar self-mirroring kullanmamiz
baslangic olabilir...
Peki etkili bir self-mirroring nasil olabilir?
Oncelikle mutlaka kendimize karsi durust olmamiz gerekir. Ne istedigimizin, nelere yetkin, nelerde yetersiz oldugumuzun muhasebesini cok iyi yapiyor olmaliyiz. Kendi kisisel algimiza tekrar tekrar bakmamiz gerekiyor.
***Kisisel notlar almak guzel bir baslangic olabilir
- Yururken, araba kullanirken, spor yaparken, toplanti sirasinda, calisirken kisacasi heran 1-2 saniye kendimize donup icinde bulundugumuz ruh halini kagida dokmek bir nevi kisisel yuzlesme mecrasi saglayabilir (ozellikle geriye donup bu notlari okurken)
***Uygun olan her an kendimizi dinlemek
- Komik gelebilir ama kanimca insanin en az dinledigi canli kendisidir. Kendisini hak ettigi anlamda dinlemeyi basaranlar onemli kazanimlar saglayabilir.
*** Kendimizle konusmak
- Kendini dinlemekten farkli olarak, kendi kendimiz ile konusmak etkili bir sohbete donusebilir. Zira kendi sesimizi duymamiz farkindaligimiz artiracaktir ve kendimize karsi daha durust olmamizi saglayacaktir. (kendi kendisiyle konusmanin delilik ile ozdeslestirildigi sosyal baski belki bizi bu sohbette daha az civimaya itecektir)
Son olarak, baskalarinin bizimle ilgili algisini kesinlikle goz ardi etmemek gerekiyor. Bizim disimizdaki bireylerin bizimle ilgili algilarini olcup tartarak (bakiniz KSS modeli) onemli sonuclara varabiliriz.
Bu ikisinin iyi bir hipriti anlamli aynalar haline gelerek bizi makbul bireyler olabilme yolculugumuzda zenginlestirecektir.
20 Temmuz 2009 Pazartesi
Dinlemek...
Oyle gorundugu kadar, tahmin ettigimiz kadar kolay degil...Pek cok defa yaniliriz: dinledigimizi dusunuruz ama aslinda hakkiyla dinlemiyoruzdur ve ne acidir ki karsimizdaki anlar bu durumu ama bozuntuya vermez... belki kendisinin de ayni seyi yapiyor oldugu aklina geliverir ve dinlenmiyor olmanin acisini bastirir dinlemiyor olmanin utanci...
Dinlemeyi ogren diye ogutlenmistir hep... kimse ne oldugunu tam anlamadan/anlatmadan dinlemeyi ogretmeye kalkmistir...hatta karsi tarafin sessiz kalmasi dinliyor olduguna yorulmustur... oysa susmak demek degildir dinlemek... bu kadar basit degildir…
Zordur dinlemek, zira birkac adim ilerdedir isitmekten...isitmek icin fiziksel olarak sorunsuz calisan kulak ve takip eden diger organlar yeterli olurken dinlemek icin durum epey farklidir... isitmekle baslar belki pekcok zaman dinlemek ama yoksa ardinda isitileni algilayacak ve yorumlayacak acik bir zihin sadece isitmis olmakla kalinir... kimi zaman isitmeye bile gerek yoktur dinlemek icin...sart degildir bir ses olmasi isitilecek...kendi beyninin sesini dinlerken insan isitmez hicbir ses...ama dinler... belki de karsisinda en iyi dinleyeci oldugu andir insanin, beyniyle konusurken...
Konusmak tek tarafli da olabilirken; dinlemek asla tek tarafli olamaz... belki bu yuzden daha zordur konusmaktan...dinlemenin dualitesidir onu ayricalikli kilan…
“Konusmak bilgiden, dinlemek ise bilgelikten gelir” denir. Hakkini vererek dinleyebilmek sadece isitileni anlamak ve yorumlamakla bitmez...Gercek anlamiyla dinleyebilmek icin insani negatifliklerin bazilarindan arinmis olmak gerekir...kendi fiziksel ve ruhsal butunlugumuzun disindaki varliklari kabul edebilmekle baslar dinlemek...bencil olmamakla... zira dinleme eylemi iki taraflidir (dual)... bir dinleyen bir de dinleyenin, dinleme eylemini aktif hale getiren, olmalidir...dinleme eylemini aktif hale getirenin dinleyen tarafindan isitilmesi, algilanmasi,yorumlanmasi ve kabul edilmesi gerekir (burada kastedilen dinlenilen seyin kabul edilmesi degil dinleme eylemini aktif hale getirenin varliginin kabul edilmesidir.)…bunun disinda kalan tum eylemler isitme ve duymadan ibarettir...
Sikayet ederiz cogu zaman dinlenmiyor olmaktan... sikayetimizin asil sebebi anlatmaya calistigimiz seylerin dinlenmemesi midir? yoksa varligimizin kabul edilmemis olmasinin ihtimali midir? Anlatacaklarinin kiymetli oldugunu dusunenler sikayet eder dinlenmiyor olmaktan, oysa anlatacagimiz ne olursa olsun ondan daha kiymetlidir dinleyicinin farkimizda olmasi...
Bu kabul edisin (farkindaligin) yaratacagi erdem, insanligin gunumuzdeki en onemli sorunlarindan birine care olmaya namzet olabilecek mi? “Iletisememe”
Gunumuzde iletisim konusunda bunca sey yazilip cizilmesinin ve hala etkin bir iletisim yerine elimizde kocaman bir Iletisememenin olmasinin belki en onemli sebebi ise dinlemeyi hak ettigi bicimde anlamaya calismamamizdir...zira dinlemek iletisimin kalbinde yatar... etkili bir dinlemenin olabilmesi icin dinleme eylemini aktif hale getirenin kabul edilmesi gerekliligi tezinden bahsetmistik… iletisimi A noktasi ile B noktasi arasindaki veri transferi olarak tanimlarsak ve bu trasferin basarisiz olma sebeplerini incelersek A noktasinin B’yi, B noktasinin da A’yi gormezden geldikleri gercegine ulasiriz. Yani diger bir degisle taraflarin birbirlerini kabul etmeme egilimi sergilediklerini goruruz… Oysa etkili bir dinlemede varligi birbirlerince kabul edilmis taraflar bulunur ve boylece iletisim icin ilk ve olmazsa olmaz adim atilmis olur…
Iletisebilmenin bir diger olmazsa olmazi da anlamaktir… Once taraflar birbirlerini kabul etmeli (farkinda olurlar) sonra da birbirlerini anlamaya calismalidirlar… Iste tam bu noktada dinlemek yine imdadimiza kosar… zira dinlemek anlam butunlugu acisindan degerlendirildiginde anlamak fiiline cok yakindir...dinlenilen sey anlasilmamis olsa bile, etkili bir dinleme, anlamadigini anlamak gibi erdemi yuksek bir sona goturur dinleyeni… Zorunlu degildir dinledigini anlamak… Belki de en buyuk yanilgimiz bu degil midir? ‘dinledigimizi anlamak zorunda oldugumuzu dusunmenin verdigi stresin etkili bir dinlemenin gerceklesmemesini saglamasi.’
Korkmadan yapmak lazim muhasebesini : “ne kadar iyi bir dinleyici oldugumuzun”… ogrenmeye calismak, hakkiyla dinleyebilmek lazim… hikayemizin zenginligi dinlemeyi anlamamiz ve uygulamaya gecirebilmemiz ile dogru orantili olarak artacaktir…
15 Temmuz 2009 Çarşamba
Sayilarla kariyer = Kariyer Katsayisi
Kisinin bireysel kariyerini insan kaynaklari (HR) yoneticileri, bagli bulundugu mudur (line manager) 'den daha fazla kendisi yonetmelidir. Olcemedigimiz bir seyi yonetemeyecegize gore bireysel kariyerimizi de olcebilmek zorundayiz.
Bireysel tecrubelerimden cikarimla olusturdugum (ve kullandigim) herkesin kullanabilecegi "Kariyer Katsayisi" yaklasimindan bahsetmek istiyorum.
Kariyer Katsayisi, yapmakta oldugumuz isin toplam kariyerimize etkisini hesaplamakta kullanilabilecek bir yaklasim. Yani bizleri uzun vadeli hedeflerimize goturecek yoldaki denklemimizin daha arti cikmasini saglayacak katsayi... (matematikteki ax + by + cz turu denklemlerdeki a, b veya c carpani gibi)
Kisaca tanimlamak gerekirse Kariyer Katsayisi, yapmakta oldugumuz isin bize katkisi pay, yapmakta oldugumuz ise bizim katkimizi payda olarak aldigimizda cikan sonuca esittir.
Saglikli bir bireysel kariyer yonetimi icin Kariyer Katsayisi > 1 olmalidir. Yani yapmakta oldugumuz is her zaman ama her zaman bizim o ise kattiklarimizdan fazla olmalidir. (matematik de onu soylemez mi? eger bir katsayi >1 ise denklemin degerini artirir.)
Burada pay ve paydaya hangi degerlerin gelecegi ise tamamen bireysel degerlendirmeye dayanir. Ornegin yaptiginiz isin size katkisini 5, sizin ise katkinizi ise 10 olarak degerlerseniz, sonuc 0,5 KK cikar ve bu sizin icin olumsuz bir durumdur. Ya da tam tersi ise sonuc 2 KK cikar ve bu sizin icin yaptiginiz iste artida oldugunuz anlamina gelir.
Herhangi bir pozisyona yeni basladiginizda Kariyer Katsayisinin sizin lehinize guzel bir arti deger oldugunu (ogrenme egrinizin (learning curve) 45 derecen fazla oldugunu), yillar gectikte degerin azaldigini, 1'e yaklastigini hatta daha da altina dustugunu gozlemleyeceksiniz. Asagidaki tabloda bir ornegini bulabilirsiniz.
Tabloyu grafikle ifade etmek gerekirse;
Burada A ile ifade edilen alan bireysel kariyerimize artı (+) katki saglayan bolgeyi, B ile ifade edilen alan ise bireysel kariyerimize goreceli olarak eksi (-) veya baska bir degisle marjinal katki saglamayan bolgeyi ifade etmektedir.
Kariyer Katsayisi yaklasimini en iyi sekilde kullanabilmek icin;
- Oncelikle pay ve paydaya gelecek degerleri kendimiz ve yaptigimiz is ile ilgili saglikli degerlendirmeler yaparak koymamiz
- Cikan sonuclari da once kendi suzgecimizden gecirmemiz sonra da line manager’imiz ile (bagli bulundugumuz yonetici) paylasmamiz
gerekir.
Herseyden once sunu cok iyi anlamak gerekiyor. KK’nin 1’in altina dusmesi sadece terfi etmemiz veya calistigimiz sirketten ayrilmamiz anlamina gelmez. Yaptigimiz ise line olabilecek gorevler ile degistirilmesi de KK’yi 1’in uzerine cikarabilmezi saglar (ogrenme egrimizin tekrardan 45 derececinin uzerine cikarabilmek).
Unutulmamalidir ki hedef, “hikayemizi zenginlestirmek” baska bir degisle, ogrenmeye devam edebilmektir.
Sizin Kariyer Katsayiniz kac? Mevcut KK’niz uzun vadeli hedeflere ulasmanizi saglayabilecek kuvvetli bir carpan mi?
13 Temmuz 2009 Pazartesi
KSS Modeli = Keep, Start, Stop

9 Temmuz 2009 Perşembe
Hikayeni zenginlestir...
Hikayemizin degeri de ne kadar zengin oldugu ile es degerdedir. Baska bir degisle ne kadar dinlenesi, okunasi (mesela bir biyografi icin), ders alinasi veya kendinden bir parca bulunasi oldugu ile...
Zengin bir kisisel hikaye edinmek istiyorsak bir yazar titizligi ile ugrasmamiz gerekir. Esinlenme, fedakarlik, gayret ve cesaret olmadan kendiliginden gelmesini beklemek pek anlamli olmayacaktir.
Farkli hayatlara dokunmamis, onlari kendi sentezinden gecirmemis bir kisisel hikayenin zengin olma ihtimali yoktur.
Kimi zaman cok ince hesaplara dayanan sofistike iliskiler, kimi zamansa plansiz hareketler, rastlantilar hikayemizin malzemesi olabilir. Yapilmasi gereken her an hayatin icinde olmak, uyanik olmak ve mumkunse hicbir ani es gecmemek... Takvim yasinin bu noktada onemi asikar, ancak tek ve en onemli degisken olmadigini da vurgulamak isterim. Olasilik teorisi geregi yasanilan gun sayisi ne kadar cok artarsa hikayemizi zenginlestirecek planli/plansiz malzemelerle karsilasma ihtimali de bir o kadar artacaktir. Ancak bu karsilasmalarin her birisinin hakkiyla ifa edilmis tecrubeler olmayabilecegi gercegini de unutmamak gerekir. Baska bir degisle hikayemizi zenginlestirmeyen sadece sayfa sayisini artiran dolgu malzemeleri de olabilir.
Zengin bir kisisel hikaye sahibi olmanin maddi ve manevi edinimleri olacaktir. Her ikisi de bireysel mutlulugun temel sutunlarindandir. Hikayesi zengin birinin manevi edinimi hayattan aldigi lezzet, maddi edinimi ise toplum icinde genis tabana yayilmis okuyucu, dinleyici, ders alan ve kendinden bir parca bulan insanlarin gozundeki algisal degeridir diyebiliriz.
Birey olarak bize dusen, sartlar ne olursa olsun hikayemizi mumkun oldugunca zenginlestirmek olmalidir. Kaybedecek hicbir seyimiz yok, maddi edinim olmasa bile en azindan lezzet alinmis bir hayat birakmis olabiliriz ardimizda.
Son olarak sunu da eklemek isterim: hikayelerimiz yayimlanmak icin olumumuzden sonrasini beklemiyor. Her an, her yeni iletisim kurdugumuz insan hikayemizi yayimlama mecrasi sunuyor bize.
8 Temmuz 2009 Çarşamba
Bahane yaratma oyunu...
"Bahane yaratma oyunu" ise genel gecer oyun anlayisindan biraz daha farkli. Baska bir degisle eglenmek, dinlenmek, gelismek veya vakit gecirmek amaclarindan daha farkli bir seye hizmet ediyor: "vicdan rahatlamasi, kendini hakli cikarma"
Aslinda kurallari cok basit.
1: yapmak isteyip de yapamadiginiz seyleri bir-iki dakikanizi ayirip aklinizdan gecirin (herhangi bir alanda, herhangi bir sey olabilir)
2: sonra niye yapamadiginizi yine bir-iki dakikada analiz etmeye calisin
3: son adim olarak soyle, kus bakisi analizinizin sonuclarina bir goz gezdirin
Cok zor degil degil mi? herkesin oynayabilecegi kadar basit. Diger oyunlarda oldugu gibi ne baska birine, ne belirli materyallere ne de baska bir seye ihtiyaciniz var. Tek ihtiyaciniz olan sey : hayatta yapmak isteyip de yapamadiginiz seyler olmasi !!!
Inanin bana bu oyunda analizinin sonuclarini sadece kendinize saklamayip baskalari ile de paylasmaya baslarsaniz cok cok daha profesyonel "bahane yaratma oyuncusu" olursunuz...
Kapanis : "Duvarların varoluş sebebi, bizi dışarıda tutmak değil,bir şeyi yeterince istemeyenleri durdurmak, bir şeyi ne kadar çok istediğimizi gösterme fırsatı tanımak içindir." Randy Pausch